Barikat Grubu'nun 'Hava Su Toprak Ve Ateş' Albümü
1. Bu Öfke Dinmez
2. Con Con Klübü
3. Geceler Günlerimi Gömer
4. Gücün Varsa Sevgi Ver
5. Hava Su Toprak ve Ateş
6. Hedeften Çık
7. Magazin Maymunları
8. Parmak Çekek
9. Ses Biraz Artsın
10. Sokakların Çatısı Yok
11. Solup Giden Çiçekler
1. BU ÖFKE DİNMEZ
Dilim bıçak gibi keskin; çıkan bu sözler çekilmez; tahammül edilmez!
Beni bu yalan dolan yıkmaz; asla yıldırmaz!
Akın var akın; bu akın var ya akın, güneşe yakın;
sel olur kentin pisliğini siler, yutar, gömer ta diplere!
Şimdi durmak yok; 'tam tam' zamanı!
Seli besleyen yeni kaleler gerek!
Diller çözülsün; silahlara dönüşsün;
namlular bu kentten yeni bir cephe açsın!
Harekette bereket! Bereket neye gerek!
Nereye dönüp baksan, insan;
karabasan gibi çöker üstüme üstüme!
Her şey gelir üstüme üstüme;
bu öfke dinmez asla; içimde beynimde.
Yok; artık yok! Machavel önümde!
Dönüş yok!
Dipten gelen bir dalga gibi bir anda boğmak için düşmanı;
yeni dehlizler, gizli planlar;
yazılıp çizilenler kükreyişe gebe;
yedi göğe yükselen!
At sırtında güya uçan Malkoçoğlu uslanmaz;
seksek oynar; kendi bile anlamaz!
Geyik sırtında Bursa kuşatılmaz!
Kılıç kalkan istemem;
yakın dövüş yok şimdi; vur kaç zamanı!
Karargahım yer altı; kimse bakmaz, anlamaz!
Öncü savaşçılar doğar, büyür burada; bir bir yayılır!
Silahları beyninde; ansızın çıkar; kılıç gibi sözleri vurur;
vurur böler, parçalar; açar demir kapıyı;
bir ok gibi çıkan bu öfke dinmez, affetmez.
Duvarlar devrilir, çelik kaleler erir ve burada yürekler birleşir
2. CON CON KLÜBÜ
Yaklaş hadi sende, işte Jön sahnede.
Mikrofon da elimde; şimdi sıra bende.
Afet gibi kızlar yüreğimi dağlar.
Ağlar, musluğum kan ağlar!
İnsanlar, eli her yerde karabasanlar!
Alo! Yetiş, yetiş, yetiş itfaiye.
Ateş düştü bana! Ateş düştü donuma!
Yoluma, koluma, kanıma, camıma tak eden oyunlar;
cirit atan koyunlar; bükülen boyunlar!
Soygun var! Atını alan o, Üsküdar'ı geçti.
Seçti kendine şan şöhret para!
Kaldı bize yara! Koca bir kara! Cepte yok para.
Hürra! Sürü mü, biri mi, ölüm mü, cünüp mü, yoksa sülük mü?
Çaldığın düdük mü? Salla!
Yargı'dır benim adım; onurumdur tacım.
Bilmeyen de bilsin dilim sivridir benim; sözlerimse kurşun.
Sıkı durun, ritim tutun, dinleyin beni.
Evet evet biz, Türkçe rapin öncüsü, sözcüsü, gözcüsü.
Barikat dedik ya! Real bir dünya!
Altta ezilenler, üstte dans edenler!
Yolumuza çıkıp boş yere ötenler!
Yaylana yaylana: Con Con Kulübü!
Sallana sallana: Con Con Kulübü!
Hareket! Hareket var hareket!
Harekette bereket. Bereket neye gerek?
Seyretmek gerek.
Taş fırın erkek! Yanında da ürkek! Sek sek!
Türkçe Rap'te karşımıza çıkan o tek kek önüme de gelsin, gelsin!
Söz dönüp dolaşıp yine gelir bana;
Pakten'den sana, odun gibi kafana.
Hadi hadi açılın, sizde açılın bak:
geriyor özler, çelik gibi sözler!
Hey gidi sizi koca koca kafalar;
kaba saba güce tapan insanlar;
zamanın gerisinde kalan dinozorlar!
Bunun adı ancak 'gulu gulu dansı'.
'Binaenaleyh! Onu biz derdik.
Verdikse verdik; kime ne?'
Yedim kafayı; oldum kabadayı!
Benim derdim var ya, benim bu tek derdim el alemi gerdi!
Unumu da serdi!
Verdi; ruhunu, bedenini, onurunu verdi!
Tek derdi kendine kerizdi!
Derdini söyle bulayım çare; derdin ne, derdin, derdin?
Derdin ne? Con Con kulübü!
Salla, hadi sende salla; Con Con Kulübü valla!
Sallana, yallana, bollama, mollama oldu yeni moda;
duvarı tırmala!
3. GECELER GÜNLERİMİ GÖMER
Geceler kör karanlık, geceler zindan, geceler derya bana!
Yalnızlık ise bedenime bir zincir; zincir!
Bu ilk kaçışım benim, bu ilk büyük yenilgim, bu ilk yıkılışım benim!
Kaygı yok, beklenti yok, sevinç, umut yok.
Sadece kuru soğuk içime işleyen!
Sen, ben bir martı gibi kanat çırparken, yüreğini verdin bana!
Sevincini, umudunu, gözyaşlarını tükettin hem de yanı başımda!
Ben ise uslanmaz; başka sevdalar;
başka kavgalar, başka savaşlar, başka davalar peşinde!
Ben, düşlenen cennetin peşinde...
Ben, bu dünya kökten değişir sanmıştım; kanmıştım, yanılmıştım!
Oysa değişen tek benim çöken omuzlarım!
Neden; bu yitip gitmeler neden?
Neden bu yükselen çığlıklar dinmez?
Peki söyle neden aldığım yenilgiler?
Sonu gelmez sandığım bu koca yıllar,
tıpkı bir nehir gibi akıp gitti elimden.
Geriye kalan tek elimdeki çiçekler.
Sonsuzluğun sesine aşık olan şimdi ben;
köşemde bekleyen hep şimdi seni yine ben!
Yaram derin; yaram delirtir, yaram öldürür!
Gidişimin dönüşü, gözyaşımın sonu yok!
Geceler günlerimi gömer karanlığına.
Geceler benim kapım, geceler pencerem.
Ya sen sevgilim?
Sen benim sevincime, benim kavgalarıma,
benim göz yaşlarıma, benim acılarıma tanık olan sevgilim!
Peki sen söyle? Ya sen sevgilim!
Ya sen beni geride bıraktığın bu yolun söyle beni neresine,
ne zaman gömdün?
Sahsenem..:
Geceler günlerimi gömer karanlığına.
Geceler benim kapım, geceler pencerem.
Bırak, döne dursun akbabalar.
Bırak, dibe vursun alttakiler!
Çabaları boşuna; ancak ölü bedenime sahip olaCAkLAя!!!
4. GÜCÜN VARSA SEVGİ VER
Jöntürk..:
Acımasız hayat!
Sürprizlerle geçen günler kovalar sokaklara günden güne doğanlar!
Korkma; atacağın bir adım daha var:
Mezopotamya; bereketli topraklar!
Tek başına cirit atacağın koca saha.
Zafer nidaları; kan ve göz yaşı.
Çekip giden umutlar; gencecik fidanlar...
Bulduğun vaha; avam kamarası!
Hayatın gerçekleri toprağa gömülen!
Seni bekleyen o mızrakların, kılıç, top ve tüfeklerin önünde
zayıf olan insanların yere serildiği!
Gördüğün ve de yaşadığın tatlı rüya!
Sözüm ona güya düşen, gök kule seni mutlu olacağın cennet!
Evet! Sloganıdır yeni çağın: sırtını dönme sakın.
Akın var ya bu akın!
Bakın; küçük olan senin tek ayak bağın!
Güçlü olmak için vur; bas kazmanın sırtına;
her önüne gelene; gelene ve gidene.
Sakın aldanma, kanma, şaşma;
tek hedef var önünde; tek hedef zirve, zirve!
Nakarat..
Gücün varsa sevgi ve saygı var.
Zafer seninse önünde eğilen var.
Gücün varsa sevgi ve saygı var.
Yenilirsen dostundan hançer var.
Murat Pakten..:
Sırat köprüsü zor; kıldan ince kılıçtan keskin.
Say yalanları; yalanları kalkan edin.
Sala gitsin ipe sapa gelmez geçmişi!
Geçmiş geleceğin çelikten zinciridir boyunlara vurulan.
Gerçek cennet zaferin kendisidir.
Düşün; bu köpekler neden havlar?
Tırmanırken ardından kemikleri savur.
Sisli puslu havaları kolla; koş;
aralarından geç peygamber edasıyla.
Boyun eğdir bu dünyayı.
Bırakma; sıkı tut; kılıcın olsun bu gücün kendisi.
Güç, bu dünyanın efendisi, dini kitabı!
Sevgi, merhamet, hürmet seni vuran kurşun;
dostundur ilkin seni sırından vuran!
Dönüp bakma geçmişe;
kanma, izin verme ruhun ve bedeninden parçalar koparmalarına.
Unutma; küçük olmak bazen direnmektir;
çoğu zaman ise sadece ölmektir.
Nakarat
Yargı:
Bu yılanın bile yılanı soktuğu koca dünyada
kaybedecek neyin var?
İtilip kakılan, suratına tükürülen kimliksiz düşler kimin umurunda?
Unutma; Tanrı bile güce sahip olandır.
Olacaksan bile oğlan, en büyük oğlan olayı bir dene!
Yine göreceksin; sürü eğilecek, sana verecek!
Gerçek bu; gerçek, gerçek gücün kendisi; efendisi!
Evet; gözü açık ol.
Ölümünü görmediğin hiçbir şeyi sakın sevme; verme!
Esen bir rüzgar ol!
Geçici sevda peşinde koşup durma!
Acımasız hayat bu; Mezopotamya!
Adımına güvenme! Boyun eğme!
Kul evine değil, kral tahtına oyna;
boyun eğmektense ölmeyi tercih et!
Ve asla düşme yere; düşenin dostu olmaz.
Dönüp bakmaz hayat; hayat acımaz!
Refleks..:
Saçı dik. Bir ton jöle. Buna Memoli 'Havası' diyorsun.
Ama aklından fikrinden düşüncenden uzaklaşma;
Düşünceni fikrini satma.
Hayat okul; akıl oyunu satranca benzer.
Onun kurallarına uymayanın sonu derbeder.
Oluverirsin bir anda şah mat.
O zaman nerde kaldı kader; kader ya nasip, ya kısmet der.
5. HAVA SU TOPRAK VE ATEŞ
Düşünürüm bazen, kendi kendime; 'Neredeyim?'
diye ayıplarım! 21 Mart koptu!
Hızır ile İlyas! Yıl 2003.
Beynimde bir şimşek! Hava, su, toprak ve ateş.
Tarihin elinden arta kalan yaşam;
bu yer, bu gök, bu deniz; özü, tözü; günün cingözü!
Aşık Veysel'den kalan insana tek eş doğa.
Doğanın celladı siz biz!
Ey vatan perver savur sözlerini!
Söyle nerede o doğanın parçası bu yapraktaki Şaman;
kamil insan? İlkel olan kim söyle; ya medeni olan?
Şüpheli ölümleri masa başında silen oyunbozan tarihçinin öten borusu.
Nerede sayfası yırtılan Panter Emel'i, Orhan Kural'ı, Haluk Levet'i, Yaşar Kemal'i?
İstanbul'un gözcüsü, çöpçüsü,
Bergama'nın köylüsü yürümeye devam!
Hava, su, toprak ve ateşle yazılan, kazılan.
Köstebek gibi didik didik,
virüs gibi sarılan cennetin yok oluşu.
Doğanın kurtuluşu!
İşte çare bu: İstanbul'un kabusu,
vazgeçmek anlamsızca oburca tüketimden;
bumerang düzenden; bir de bu milleti öpenlerden.
Daha fazlası, başkasının lokması mideye indirilen!
Yükselen fabrikanın saçtığı zehirler;
salyası akan siyanürlü ganimetçiler;
parmağında dünyayı eviren çeviren hep ahtapot şirketler!
Küresel güçlere karşı diren Barikat!
Umut var hep yarına; ama korku kapıda.
Sinen alışkanlıklar, çorak ufuklar.
Bana sadece bana; hep bana Rab bana!
Barbar istilası bu cennet Anadolu'da..
Ölü sevici toplum; sokak başı dar ağacı kuran gençlerine!
Ve sonra oturup Yusuf'a ağıtlar yakan;
Denize ve Mahir'e; bugün doğan çocuğa!
Beleş kesilen ağaçlar. Yıkılan hayvanlar!
Karış karış tarihi,
doğası yağmalanan cennet Anadolu'ya ağıtlar yakan;
kutsayan, yedi göğe çıkaran.
Şimdi yeni cennetler arayan kemirmek için.
İçemediğim suyunu, yüzemediğim denizini,
çekemediğim havasını yeni vatandır yüreğime hep batan.
Siyanürlü tilki avcısı;
kamçısı kimliksiz piyonlar, aç gözlü barbarlar!
İntikam tohumları üstümüze esen; bu sağanak yağmurlar,
vurucu depremler, kavuran ve buz kesen can çekişen dünya.
Akıl vermeyi bilen, ama kullanmayı beceremeyen.
Kahramanı oynayan; iyilik meleğini.
Kanlı ellerini Hacı Şakir'le yıkasan da ne fayda getirir!
El attığın her şey hemen kurur gider!
Midas serer! Hava, su, toprak ve ateş!
Karış karış yerleş! Geri gelmez gelecek!
Düşünürsen dönecek ancak sana acı gerçek.
Sokrates'in şarabında yaşamın erdemi!
Egonun görkemi yatar cehennemin gölgesinde.
Kör Şeytan! Kazıdığında altından çıkacak olan insan, insan!
Gözü dönmüş 'töre' diye beynimize sokulan!
Toprağın kokusunu, kentin betonuna gömen ucube bir nesil!
Döngüsel zinciri hayatı düşünmemek
ve de yaşamamak olmuş temel prensibi!
Hepsi gibi, her şey gibi!
Hava su toprak, ve ateş; düzeninin ortasında insan.
6. HEDEFTEN ÇIK
Beynim dolu bugün.. kafam almıyor..sarmıyor!
Düşünemiyorum! İnanamıyorum buna!
Rüzgara kapılan dümensiz gemi gibi beyni kütükler.
Dünya masa başında paylaşan düdükler!
Sana çizdikleri yol sıradanlık tarlası; kurtlar sofrası!
Maymun pazarı! Zincirleri elimde!
Boynunda ölüm saçan yalanlar, yasalar.
İkiyüzlü ahlak, adetlerin kestiği doğmamış çiçekler.
Boyun eğen köleler, piyon olmaya koşan sanal kahramanlar...
Yeri ve zamanı belli olmayan kimliksiz nasırlı eler gezer, geceleri tepeler.
Kurulu bu düzen saat gibi işler: tiki tiki tak tak! Tiki tak tak!
Ucuz dilleri, apış arama uzatılan elleri çürütür sesimi, yerimi ve yurdumu.
Resmimi, yıldızımı geçmişime gömen ben tanıksız bir suçun eli.
Ben, kaosun yenik savaşçısı!
Yalanlar yükseliyor, kapılar kapanıyor!
Dönüş yok, çıkış yok.. yok ya benze bize
ya da hedefe meze!
Yalan rüzgarı! İçindekileri kus.
Boyun eğme sınırlara! Sıradanlık ölümdür!
Düğümdür, boynundaki iptir!
Sniper tetiktir; sana çevrilen kimi zaman bu kötektir!
Durma; eskisinden nefret ettiğin kadar,
yeni dünya düzeninden sende nefret et!
Terk et hedefi; zikzak çizerek çık git!
Ayaklarının altında can çekişen otorite olsun sade!
Kan ve gözyaşı Barikat'la gömülsün.
Kimin gücü yeter beynimdeki kaosa!
Varsa yoksa yeraltı! Yer altı bu hayatın gerçek kokusu!
Dokusu yaşamı haykıran pis bir böcek ol!
Bakireden uzak, dur yosmayı dost edin!
Labunyayı kutsa! Kadınlarla tost, ayyaşlarla cost ol!
Önce koru beynini!
Gerçeklere set çeken hocalara parmak çek!
Adı Paris sürgünü, şarabı dik içine!
Çıkar tüm kayıp yollar gerçeğin evine!
Diline hakim olan kolu altın kaplama saray kapısında bekçisi hazır nazır!
Kimin adaleti?
Hınzırca yazılmış masal gibi uyuturmuş bakkalın terazisi!
Gazetesi boyalı sayfalardan korkma!
Bakma; kurttan korkup sürüye dost olma!
Yaşamak için tek, diş ve tırnaklarınla çelikten mevzi kazı.
Başını kaldırdığında durma, zikzak çizerek hareket et!
Demir attığın bu limanı terk et!
Evet!
Karanlık kimi zaman yatakta,
kimi zaman ise boş sokaklarda.
Okyanusta ara, bul; doğan yeni günü.
Geceleri keşfet!
Gecelerde hayat, gecelerde cerahat!
Karanlıkta dolaş; adım adım yaklaş; hedefi üstten aş.
Benim bu saf arkadaş!
Yerinde sayma.. dönüp bakma.
Sen yine sen ol..hedef olma.
7. MAGAZİN MAYMUNLARI
Siyah beyaz kopuk filmin dönen makarası.
Karası ve yarası gözlerimde yaklaşan, anlık vuran sahneler.
Kabusum olur, yıkar beni dönüp duran yelkovan.
Yıllar yılı pişirip önümüze konan o, yine aynı maskeler;
gerçeği gizleyen şatafatlı hayatlar!
Yaşadığım bu sokak ve bu köhne mahalle.
Ölümü bekleyen bitik, yitik yüzler!
Yükselen beddualar, aman dilemeler...
Hep biriken kiralar, ödenmeyen borçlar;
devletin yüzüne çarptığı bu faturalar...
Oysa, tek istenilen, önce tok bir karın. Ne fayda eder?
Oyunları unutan nice dilsiz çocuklar!
Fakirin kuruntusu zenginlik avuntusu.
Tek penceresi bu cızırtılı televizyon!
Açıldığında beliren bilindik maymunlar,
kapandığında sırıtan yine aynı mahluklar...
Erkek çocuğunun gönlünde İlhan Mansız yaşar.
Kızlar var ya kızlar, onlar da Hülya Avşar'a tapar.
Kurtuluş reçetesi!
Ekranları dolduran bizim Cüni Arkın var ya;
kafirlere tokat atan, reklamlarda cirit atan,
kolunda da manita.
Bir koyan, ama o, üçün birini alan benim cici başkanım Özal olma sevdasında...!
Sene 91; hatırla o Körfez Savaşı!
Yanlış dünyaya doğan yalınayak bebekler.
Piyon niyetine öne sürülen yine aynı gençler!
Emir veren yine o pili bitik moruklar.
Çirkinlik abidesi kadirist ayaklar;
ana haber bülteni, önündeki rotası.
Bitmeyen bu oyunun yeni kırım noktası.
Meclisin tavanında çiğ köfteyi yoğuran.
Adam gibi oturup konuşamayan o Tatlıses'in, Tuncer'in tayyareden filmleri?
Satılmış kalemlerin kucağına doğan bu yeni kayıp bir nesil?
Sahibidir embesil!
Nina, Mina fark etmez; daha nice genç kızlar!
Kara toprağın bu tek dinmeyen öfkesi!
Şimdi ekmek tekmesi eli kirli tetikçisi.
Rüşvetçisi, bekçisi, Ankara Tiftik Keçisi.
Kafadan da kontak!
Dönmelere lanet eden eli kirli kazmalar, yontulası hırsızlar...
Hepsinin ortasında yitip giden kayıplar,
çöküp giden omuzlar, bükülen bilekler, yarım kalan rüyalar...
Bir koyup üç alan yeni dünya düzeni:
Büyük koy, büyük oyna! Durma yan; dayan!
Sen ol karşı koyan!
Yükselen bu mazlumun bitmeyen cehennemi?
Sarı sarı liralar, magazinde kimler var!
Maymun var! Maymunlar!
8. PARMAK ÇEKEK
Nice nice çirkin oyunlar; büyük amaçlar;
doğrular yalanlar; dostlar ve düşmanlar...
Dört duvar arasına gömen beni;
elimdeki tek küçük muma bile göz koyan bücürleri silip süpürmek hep istiyorum kuyuya.
Her şeye sil baştan yeniden başlamak için unutmak istiyorum.
Sifonu bugün çekmeyi unuttuğum gibi yine unutmak istiyorum sürü için yaşamayı.
Sadece kendimi olmak bu kısacık hayatta.
Kendim için uyumak, kendim için uyanmak,
kendim için yürümek, kendim için şarkı söylemek bitene dek.
Kendim için dansetmek,
kendim için sevişmek istiyorum sadece bu dünyada yalnız kendim için yaşamak.
Mavi, pembe düşlerim şahlanıyor içimde.
Bir beyaz martı gibi kanat çırpıyorum şimdi.
Gökteki yıldız kadar tek ve hür bir yaşam.
Sınır yok, durmak yok, geriye dönüp bakmak yok;
yarın ama hiç yok.
Bugün sadece bugün yaşanmayı bekleyen yeni güzel oyunlar;
yürünmeyi bekleyen bu yeni uzun yolar;
dokunmayı bekleyen o yanık diri tenler.
Bu ritim, bu müzik, içimdeki bu dans alıp götürür beni yasak kayıp cennete!
Sonsuza dek kavrulan bedenim, bu kurşun gibi vuran ritimle sallanır.
Garip ama gerçek; içimde bir koca sevinç.
Dert yok, tasa yok, çözmem gereken önümde duran bir sorun yok.
Çünkü; İstanbul'un buz kesen boğazına tüm geçmişimi gömdüm.
Koca bir gün! Bugün sadece benim.
Dokunmayı bekleyen bu bedenler artık benim.
Beynimin kapıları sonuna kadar açık, kaçık.
Bir küçük beyaz martı gibi özgür bedenim.
Gözlerim, şahin gibi kollar avını, yakalar!
Bu kışkırtan kokular çeker beni kendine.
Doğan yeni güne dek limon gibi sıkılası son damlasına kadar.
Ateş gibi yanan tenler çılgın saatlere gebe!
Hadi hep birlikte şimdi parmak çekek.
Gençlerden korkanlara parmak çekek;
Cebimizi soyanlara, parmak çekek;
Özgürlükten kaçanlara, parmak çekek.
Rap'imize kayanlara, parmak çekek.
9. SES BİRAZ ARTSIN
Dün gece o evde yaşananlar acaba neydi? Ne neydi, ne; bir babayı bu hale getiren sebep neydi?
Gece yarısı her yeri inleten ve yükselen ses neydi? O ses ekonomik zorlukların yolu tıkanmış yaşamın isyanı!
Ama acı; karısını ve çocuğunu döven ezen bir baba! Baba ki trafik canavarından beter.
Ezilen çocuk; sindirilmiş eş; yaşamdan kopmuş bir aile! Çare kolay yoldan para kazanarak!
Zengin olma, rahat yaşama hayalleriyle kuran işsiz insan. Kendini bulursa kumar, içki,
para ile sömüren kalpazandan medet uman! O zaman her şey beklenir ondan; o aciz insandan!
bu acizlikler içinde alın teriyle kazanmadan kumarla kazanamazsın hepsi gelir geçer biter sana yaramaz
bu para birde bunların ardına hırsını alırsın var ya sana ne desem şebek kılıklı adam ne var
sanki çocuğunu eşini şerefli namuslu mert yaşatsan, yaşatsan! Çarpık kentleşme; sorunlu aileler ve
çocukları evet çocukları hayat başlar onlar için acı. Düğümün ne başı belli ne de sonu; kanunu, yasası!
Hayat onlar için tam bir belirsizlik yumağı. İş bu haldeyken başlar karanlık güçlerin kucak açmaları ve
başlar kara kanlı katilin günahları. Eğitim desen, eğitim; sorunlar desen, sorunlar! Kendini yiğit zanneden
kahraman Olunur mu insan öldürmekle kahraman? Baştan dur demeli bu tür insanlara. Sonuçlarına katlanıp;
palavralar, ağlamalar olmamalı! Soruna baştan engel koyup dur demeli! Daha ne kadar devam edeceksin?
Kara kanlı kirli paralarla insan hayatına son vermekle için nasıl kaldırır bunları! Sana sözlerimde teklifim;
teklifim: bırak artık bu ayakları. Canına kıydığın insanların yakınları arkada kalır yetim öksüz yavruları.
Yok bu yaptıkların, yok kimseye yararı. Çok açık görülür ki senin gibi insanların sonu ya parmaklık arkası
yada cehennemdir son durağı! Ses biraz, ses biraz artsın! Tepki yerini bulsun. Karşılıksız kalmasın.
Rüya değil gerçekte Refleks! Refleks olanları anlatsın...
10. SOKAKLARIN ÇATISI YOK
Barikat..:
Maskeler bu hayatın tek geçer yasası.
Yüreğinde yarası var olan insan ancak bilir ası pası.
Bu şehir, hıyanette tek galip, avına hep musahip.
Gerçek niyetini gizleyen parıltılı caddeleri kandırır avını.
Adım adım izler korunmasız bedenleri;
yakasına yapışır bir çıkmaz sokakta.
Gözünü kırpmadan vurur sırtından;
satar yine kendini, satar ruhunu,
eşini ve dostunu üç kuruşluk çıkar için.
Mazlum edebiyatı döndürenler nanay!
Dönüp bakmaz aldırmaz kimse sokaklara;
sokaklarda dönen o kirli dolaplara.
Oysa, gece cehennem gibi çöker üstüne!
Çünkü buz kesen sokaklarda vuran kıran;
sokaklarda kapan.
Sokaklarda gözü dönmüş sapıklar, sokaklarda evsiz barksız çocuklar;
sokaklarda hayatı alınan bu kadınlar.
Nabza göre şerbet verenler,
kendi çöplüğünde kendi şarkısını söyleyenler;
'Gökyüzü mavi' diye ayak çeken tipi tipler
masal anlatırlar uyutmak için beni.
Oysa yok; benim boş lafa karnım tok.
Kendi kaderimi kendi boynuma astım ben.
Yıldıramazlar beni;
ben güne tanıklık eden gerçeğin peşinde bir duvar yazıcısı.
Geceyi süpürür hep, gün doğmadan çöpçüler!
Yaşanan bu izler silinir karış karış.
Tarihin çöplüğüne karışır sokaklar!
Bu amaçlar yalan, yaşananlar yalan,
yarınlar yalan dolan, gerçek olan; evet, bugün var olan.
Solan giden her zaman yarım kalan düşler,
yaşanmayan aşklar, ertelenen zevkler, yere düşen umutlar!
Kimi zaman gülüp geçtiğin,
kimi zaman batıp gittiğin sokakların çatısı yok.
Sentez: Çatısız sokak. Gündüz mavi gece siyah.
Derinliğin altında oynanan tiyatro dram.
Zehir saçtılar gram gram.
Belki de benim sıram; belki de senin.
Kiminin cehennemi, kiminin cenneti.
Cinneti yaşatan sokakların illeti, cani!
Geçen giden geceler birbirinden fani.
Ani kopan gürültü bozar sükuneti.
Turbo: Sokakların çatısı yoktur.
Bazıları için hayat bolluktur; sokaktaki için yokluktur.
Kapanmayan yaralar gözleri aralar, elleri kapar, nasihat neye yarar.
Adımı yazdım duvarlarına.
Karanlık sokaklarda belki hayaldi yaşamak;
belki yalanlara inanmak.
Ama acılara katlanmak yaşamaksa bu dünyada,
cehennemi tadarak kapıları aralamak, kırmak, gerçeklere inanmak.
Nerede kaldı insanca yaşamak?
Soruyorum sana kelimelerde ruhuna istila.
İntikam vakti çok yakında.
Mesajım sana; hayal dünyasında yaşayan kafa.
O zaman aman dileme benden;
çıkacak can bedenden:
Mezarında huzur içinde dinlen; mezarında huzur içinde dinlen..
Maho-B..:
Gel kardeşim gel.
Çekme kendini geri; bizi anlatan durumlara kapama gözlerini.
Çatısız çocuklar ağlar yağmurlar ıslatırken bedenlerini.
Elerini kırışıklıklar sarar; gencecik yaşta ağlar.
Karalar bağlar gözlerimde umut var.
Sakla sakla samanı; gelir zamanı.
Görürsün Hanya'yı Konya'yı.
İş işten geçmeden, bitmeden;
gelecek umutlar sönmeden, ermeden burada.
Onlara sıcacık yuvada bir tas çorba vermeden susmaz Maho-b, susmaz Turbo, susmaz Barikat.
Halil-B..:
Sokak nedir, ne değildir; emin ol iyi bilirim.
35 yıldır sokakta insanlarla birlikteyim.
Örümcek beyinlilere, karanlığadır sitemim.
Arabeske tavır alır; aydınlığa yönelirim.
Yan yana gelirsek güzelleşir dünya bilirim.
Gün Gelecek elbet gelecek; bugün ekilen tohumlar yeşerecek.
Çek baba başı sen; gün gelecek bütün hayallerimiz gerçekleşecek.
11. SOLUP GİDEN ÇİÇEKLER
Ruhunu ve dünyayı silip ezip geçen silahlarla korunan,
sınırlarla dolu bir dünyada yaşıyorum.
Soruyorum kimin nesidir neyin fesi?
Dört bir yanı saran yine korkunun tek sesi, tek nefesi.
Çocuklar ağlıyor, bayılıyor kadınlar!
Yine hep yere düşen neden gençler oluyor?
Soruyorum size; neden üstümüze çöken bu kara bulutlar?
Neden düşmanlıklar?
Kırılan bu kalemler, neden bu çiçekler hep solup giden?
Bu mu mutlu, aydın dünya?
Yerin dibine batsın!
Ne kendimce fethetmek, ne de kral olup insanlara hükmetmek; tek isteğim geri dönmek.
İnsan gibi yaşamak ve de yardımlaşmak sadece bu dünyada, i
çimdeki tek yürek, tek dilek.
Ruhumu zehirleyip ellerimizi ayıran, amansız bir kavganın içine atanlar, kin ve intikam dolu lanet bir dünya
kurdular.
Vuran vurana, kıran kırana!
Oysa, hepimize yetecek kadar bol su, toprak var bu dünyada.
Evet! İnsanız insan; hayvan değil!
Medeniyet dedikleri yakıp yıkmak değil.
İnsan soyu piyon değil. Sevgi asla uzak değil.
Barış önce içinde! Bizler ise, doğayı dışlamakla başladık işe!
Kendimizi çirkin ruhsuz evlere, kentin beton yığınına hapsettik
Gökyüzünü, toprağın kokusunu unuttuk.
Fethe çıkarken koca dünyayı, insan gibi yaşamayı unuttuk, nefes almayı!
İnsanlık ayıbı iki ayrı dünya bu:
aç, sefil insanlar, gökten bomba atanlar!
Yeteri kadar düşünmüyoruz;
hissetmiyoruz esen rüzgarı, açan çiçekleri, yağan yağmurları, toprak anayı, kuşları, böcekleri ve de birbirimizi.
Oysa, bize gereken tek şey değil kaygı: önce sevgi ve saygı.
Siyah beyaz, kız erkek...
Her birimiz gülen, ağlayan, hayaller kuran.
Bizler bir bardak su içmek için, uğruna öldüğümüz toprağımıza gömülmek için bile para vermek zorunda kalan.
Yetmez; kandırdılar bizleri ve sizleri!
Çıkar için, para pul için, güç için girdik birbirimize!
Yalanları beynimizde! Vaatleri çöplükte!
Hiç biri özgürlük, mutluluk getirmedi;
getirdikleri tek şey cehennemin kendisi insanların efendisi: kan ve gözyaşı.
Savaşa karşı olmak kendine yontmak değil;
savaş cephelerde solan çiçekler değil!
Savaş sokaklarda, savaş evimizde, savaş kendi içimizde.
Uyan doğan yeni güne!
Üstünde esen bu vahşi bir egonun sergilenen çirkin bir oyunu.
Bu vahşi adamlara kanma, amaçları için piyon olma.
Sana, duygularına hükmetmeye çalışıyorlar.
Bizleri namlunun ucuna sürüyorlar.
Aldanma.. özgürlüğünden asla vazgeçme.
İzin verme ahmakların çıkıp kendilerini kral ilan etmesine.
Umutsuzluğa kapılma! Bizler yeni bir dünyayı yaratacak güçteyiz.
Bitecek..şiddeti yok ettiğinizde gülecek yüzler!
|